15 Mayıs 2013 Çarşamba

İngilizce Aşk Mesajları ve Anlamları


>I love to love, love is knowing what the search is never going to leave for nothing.

Sev seni seveni, aşk nedir bileni, arama hiç boşuna bırakıp gideni.

>Gather the world’s most beautiful flowers and bouquets made to give you my love.

Dünyanın en güzel çiçeklerini toplayıp buket yaptım sana sevgimi sunmak için.

>The most beautiful portion of a girl, kissing lips, and not the heart is being stolen.

Bir kızın en güzel çeyizi; öpülmemiş dudakları ve çalınmamış kalbidir.

>You love me as much as I love you that I love you as much as you love me I’ll know.

Sen beni benim seni sevdiğim kadar sev ki, ben senin beni benim seni sevdiğim kadar sevdiğini bileyim.

>My heart does not extinguish the hope of kindling, how the hell are after you, I love you, and during combustion, the ashes returned to you if I have the fire.

Sönmesin gönlümün ümit çırası, nasıl olsa cehennem senden sonrası, bendeyse sevip yanma sırası, küllere dönsem de ateşim sen ol.

>You have about you, just like cigarettes are the same. Smoke the eyes, the lips of ashes. You only have a difference. My cigarette, I, me, if you’re burning.

Sen var ya sen, aynı sigaram gibisin. Dumanı gözlerin, külü dudakların. Yalnız aranızda bir fark var. Sigaramı ben, beni ise sen yakıyorsun.

>I also doubt that I love you love me, because love is silent, Love is dumb.

Seni seviyorum diyenin Sevgisinden şüphe et, çünkü Aşk sessiz, Sevgi dilsizdir.

>Was based on the absence of the seasons change without you without you but I was in the morning with my lips with laughing eyes if I forgot to laugh at you.

Yokluğuna dayandım sensizde sabah oldu sensizde mevsimler değişti ama dudaklarımla gülsem de gözlerimle gülmeyi unuttum sayende.

>I think the idea of the most beautiful thing you think of me when you think you think I will have to think.

Düşünüyorum da düşüncelerin en güzeli senin beni düşünüp düşünmediğini düşünürken düşündüğünü düşünüyor olmam olsa gerek.

>One day, all the beauty of life you want to go to death in abandon and come to my side, I’ll show it to you without you is death discrimination.

Bir gün hayatın tüm güzelliklerinden vazgeçip de ölüme gitmek istersen yanıma gel, gel ki sana sensizliğin ölüm olduğunu göstereyim.

>If you would one day be the one perk of Action for the network, you cry tears until the person does not abase.

Eğer bir gün olur da birisi için ağlarsan başını dik tut ki gözyaşların seni ağlatan kişi kadar alçalmasın.

>People ornament of the face, the face of the frieze: eye, piece of mind: language, language is the case of the ornament.
İnsanın süsü; yüz, yüzün süsü: göz , aklın süsü: dil, dilin süsü sözdür.

>Things I loved before, are now for saLe
(önceden sevdiğim herşey şimdi satılık)

>Here is a little story that I made up So Let’s make believe
( benim uydurduğum bir hikaye bu, o zaman kendimizi inandıralım)

>I’m just a crazy kind of girl I wanna shop around , I’ve just begun
Don’t wanna settle down
( ben çılgın bır kızım alışveriş yapmak ıstıyorum)

>Don’t be scared of your shadow You can’t hide from your sorrow
( Gölgenden korkma , kaderinden saklanamazsın )

>I lie and I lie and I lie till there’s no turning back;I don’t know why
(Yalan söylüyorum yalan söylüyorum dönüşü olmayana dek;Bilmiyorum neden)

>No longer waiting, remove illusions;No more complaining, forget confusion
(uzun beklemeler yok,ilizyonları kaldır;daha fazla yakınmak yok,karışıklığı unut)

>I don’t know who to trust no surprise;Everyone feels so far away from me
(Bilmiyorum kime güveneceğimi şaşırmadan; Herkes benden uzaktaymış gibi geliyor)

>I tried so hard;And got so far;But in the end;It doesn’t even matter
(O kadar çok denedim;Ve o kadar uzaklaştım;Ama en sonunda;hiçbir önemi kalmadı)

>know that i can’t get over you;’cause everything i see is you and i don’t want no substitute;baby i swear it’s deja vu
(seninle baş edemediğimi bil; çünkü gördüğüm herşey sensin ve yedeğini istemiyorum; bebeğim yemin ederim bu bir deja vu)

>No one will love you the way I do;No one will love you;Love you like I do;It will never be the same
(hiç kimse seni benim sevdiğim şekilde sevmeyecek;hiç kimse seni sevmeyecek;benim sevdiğim gibi;asla aynı olmayacak)

>I’m so over being blue;Cryin over you;And I’m so sick of love songs;So tired of tears;So done with wishing you were still here;Said I’m so sick of love songs so sad and slow
(Çok hayalciyim; Sana ağlarken; Ve aşk şarkılarına hastayım; Gözyaşlarına çok yorgunum;Senin hala burada benimle olmanı dilerken; Dedi ki aşk şarkılarına hastayım çok üzücü ve yavaşlar)

>yOu’re the Only One fOr me, I wOn’t let anyOne get in Our way
(Sen benim birtanemsin, kimsenin bizim yolumuza çıkmasına izin vermem)

>My heart will always remember Our beautiful memOries
( Kalbim hep hatirlayacak bizim güzel anılarımızı )

>prOmise yOu wOn’t fOrget thOse sOft imprints we left in the snOw(F)
(karda biraktigimiz izleri birakmayacagina söz ver)

>I just think abOut yOu, when I feel sO lOnely
( Kendimi yanliz hissetigimde Seni düşünüyorum )

>The day I met yOu, I knew yOu were the One
(Seninle tanistigimiz ilk gün benim Birtanem oldugunu biliyordum)

>When I clOse my eyes, I can feel yOu entering my heart
( Gözlerimi kapattigimda Kalbime girdigini hissedebiliyorum)

>On the day I met yOu, sO much happiness came tO me
(Seni tanidigim gün öyle cok mutlu oldum ki)

>I believed that it was too hard to fall in love at first, but that was what I thought before I saw you
(Ilk görüşte aşkın çok zor olduguna inanirdim, ama bu seni görmeden önceydi)

>When I ran intO lOve, I tOok yOur hand
(Aşka koştugumda, senin elinden tuttum)

>Always be my love
(Her zaman benim aşkım ol)

>I remember all the time that i had with yOu, and nOw I really miss you
(Seninle gecirdigim zamanimi hatirliyorum, ve simdi seni gercekten cok özlüyorum)

>True love has no end
(Gercek askin sonu yoktur)

>I hate that I lOve yOu
(Nefret ediyorum seni sevmemden)

>You see that shackle? I’m Your sLavee…!
(Kelepcelerı Goruyormusun ? Ben senın KöLenim)

>I’ve become so numb , i cant feeL you theree
(Çok hissizleştim , senin burda olduğunu biLe hissedemiyorum! )

>Do you ever wanna run away? Do you locked yourself in your room , with the radio on turned up so loudNo one hears your screaming
(Hic uzaklara kacmak istedinmi? kendını hıc odana kitledinmiradyonun kısık sesını arttırarakHıc kımse duymaz senın çığlıklarını)

>I’ve become so numb , i cant feeL you theree..
(Çok hissizleştim , senin burda olduğunu biLe hissedemiyorum..! )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara