15 Mayıs 2013 Çarşamba

Must - Mustn't Zorunluluk Cümle Örnekleri

must cümleleri - mustn't cümleleri

İngilizcede zorunluluk veya gereklilik ifade edileceği zaman "must" fiilini kullanıyoruz. Türkçeye çevirirken, duruma göre, "olmalı/yapılmalı" gibi gereklilik de belirtilebilir veya "olmak/yapılmak zorunda" gibi kesin bir zorunluluk da vurgulanabilir. "Must", "have to" kalıbına çok benzer, ama aralarında bir nüans bulunmaktadır. Ayrıca "have to cümleleri" başlığı altındaki örnekleri de inceleyebilirsiniz.

Aşağıda "must" fiiliyle yapılmış örnek cümleleri bulacaksınız:

In hotels all handbags must be left at the room for security reasons. --> Otellerde bütün el çantaları güvenlik gerekçeleriyle odada bırakılmalı.

You mustn't say anything to anyone about this matter. --> Bu konuda hiç kimseye hiç birşey söylememen gerekiyor.

You must take these pills every day. --> Bu hapları hergün almalısın.

Must you leave so soon? --> Bu kadar erken mi ayrılman gerekiyor?

You really must read this book. --> Bu kitabı okumalısın.

It must be true. --> Bu doğru olmalı.

There must be something wrong. -->Bir yerde, birşey yanlış olmalı.

She must be wondering where I've been. --> O, benim nerede olduğumdan kaygılanıyordur.

You must be joking! --> Şaka yapıyor olmalısın!

I must ask you not to smoke in my house. --> Evimde sigara içmemenizi rica etmek zorundayım.

Must you always have the last word? --> Son sözü daima senin mi söylemen gerekiyor? (Son söze daima senin mi sahip olman gerekiyor)

You must finish what you start. --> Başladığın ne ise, bitirmelisin.

You must give him encouragement. --> Ona cesaret vermen lâzım.

You must go to the police station. --> Karakola gitmen gerek.

You must know who he is. --> Onun kim olduğunu bilmen gerek (bilmek zorundasın).

You must never forget that. --> Bun asla unutmamalısın.

You must pay more attention. --> Daha dikkatli olmalısın.

You must take into account that she can revenge. --> Onun intikam alabileceğini hesaba katmalısın.

In order to come into the house, you must turn the key twice! --> Eve girebilmek için anahtarı iki defa çevirmelisin.

The show must go on. --> Gösteri sürmeli.

This must never happen again. --> Bu, bir daha asla olmamalı.

We must call the police. --> Polis çağırmalıyız.

We must phone for an ambulance. --> Ambulansı aramak zorundayız.

We must clarify whether we go out or stay at home. --> Dışarı mı çıkıyoruz, evde mi kalıyoruz, açıklık getirmemiz lâzım.

Banks must examine all documents. --> Bankalar bütün dokümanları gözden geçirmek zorundalar.

Before you run you must learn to walk. --> Koşmadan önce yürümeyi öğrenmelisin.

Cars must not be parked in front of the restaurant. --> Arabalar lokantanın önüne park etmemeli.

Driver must give way to a pedestrian. --> Sürücü yayaya yol vermek zorunda.

I must have a breakfast in the morning at home. Then I go to my work. --> Sabah evde kahvaltı yapmalıyım. Sonar işime giderim.

I must go to the bathroom. --> Yatak odasına gitmem lâzım (Amerikalıların günlük dilinde tuvalete gitmenin ifade edilişi)

I'm already late, I must fly. --> Çoktan geç kaldım, uçmalıyım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara